İçeriğe geç

Öz geçmiş nasil yazilir TDK ?

Öz Geçmiş Nasıl Yazılır? TDK’ye Psikolojik Bir Bakış

Bir Psikoloğun Meraklı Girişi: Öz Geçmişi Yazarken Ne Hissediyoruz?

İnsan davranışları üzerine derinlemesine düşünmek, bazen en sıradan eylemlerin arkasında yatan derin psikolojik süreçleri keşfetmek gibidir. Bir özgeçmiş yazmak, çoğumuz için oldukça sıradan bir görev gibi görünse de, aslında bu süreç kişisel kimlik, başarılar ve toplumsal kabul arayışının bir yansıması olabilir. Özgeçmiş, yalnızca bir iş başvurusu aracı olmanın ötesinde, bireyin geçmişine, değerlerine ve potansiyeline dair bir anlatıdır. Peki, bu yazı aşamasında insanlar neler hisseder? Duygularımız, bilişsel süreçlerimiz ve toplumsal bağlamımız nasıl devreye girer? İşte bu yazıda, “Öz geçmiş nasıl yazılır?” sorusunu, bir psikolog gözlüğüyle çözümleyeceğiz.

Bilişsel Psikoloji: Öz Geçmiş Yazarken Kafamızda Ne Oluyor?

Bilişsel Yük ve Kendilik İmajı

Özgeçmiş yazmak, kişinin zihinsel işleyişine dayalı bir süreçtir. Bir insan, geçmiş deneyimlerini sistematik bir şekilde yazıya dökerken, çoğu zaman bilişsel yük altında kalır. Bu, kişinin beynindeki “seçim” ve “öncelik” merkezlerinin devreye girmesi anlamına gelir. Hangi başarıları yazacağınız, hangi deneyimlerinizi vurgulayacağınız ve hangi detayların dışarıda bırakılacağı gibi kararlar, büyük bir bilişsel yük oluşturur.

Özgeçmiş, aynı zamanda bireyin kendi kendilik imajını, toplumsal ve profesyonel kimliğini nasıl inşa ettiğinin de bir göstergesidir. Kişi, özgeçmişini yazarken, hangi becerilerinin öne çıkması gerektiğini düşünür ve bu, bilişsel bir çaba gerektirir. Kişisel başarıların, geçmişteki zorlukların ve kazandığınız deneyimlerin objektif bir şekilde yazılması, hem içsel bir değerlendirme hem de başkalarına kendini sunma çabasıdır. Bilişsel psikoloji, bu sürecin insanın nasıl kararlar aldığı, kendisini nasıl algıladığı ve bu algının dış dünyaya nasıl yansıdığı üzerine derinlemesine bir bakış sunar.

Duygusal Psikoloji: Öz Geçmiş Yazarken Hissettiklerimiz

Kaygı, Gurur ve Kendi Değerimizi Ölçme

Özgeçmiş yazmak, kişiyi birçok duygusal açıdan harekete geçirebilir. Bir yanda kaygı, diğer yanda gurur ve başarı duygusu… Kaygı, çoğu zaman kişinin özgeçmişinde kendini yeterince “iyi” göstermemesiyle ilgili endişelerden kaynaklanır. İnsanlar, yazdıkları özgeçmişin başvurdukları iş veya sosyal çevre tarafından yeterince değerli bulunup bulunmayacağı konusunda endişelenebilirler. Bu da duygusal bir baskı yaratır.

Öte yandan, başarılarını ve becerilerini bir araya getirmek, bir tür gurur kaynağı olabilir. Ancak burada önemli olan, başarıların abartılmadan ve gerçekçi bir şekilde yazılmasıdır. Aksi takdirde, özgeçmişi yazan kişinin kendine olan güveni, “sahte” bir imaj yaratma kaygısıyla sarsılabilir.

Duygusal açıdan bakıldığında, özgeçmiş yazarken insanın içsel değerliliğini ve yeterliliğini sorguladığını görmek mümkündür. Özgeçmiş, kendiliği dış dünyaya gösterme şekli olduğundan, bu yazı bazen kişisel bir sınav gibi de hissedilebilir. Bu, duygusal bir gerilim yaratabilir, ancak aynı zamanda kişisel gelişim ve kabul görme arzusunun bir sonucudur.

Sosyal Psikoloji: Öz Geçmiş Yazarken Toplum Ne Söylüyor?

Toplumsal Beklentiler ve Dışsal Onay

Bir özgeçmiş yazarken, çoğu zaman kişinin toplumsal bağlamdaki rolü ve toplumun ona yüklediği anlamlar önemli bir faktördür. Sosyal psikoloji açısından, özgeçmişin sadece bireysel bir belge olmadığını, aynı zamanda toplumsal beklentilerin bir yansıması olduğunu söyleyebiliriz.

Toplum, iş gücü piyasasında belirli becerilere, deneyimlere ve niteliklere değer verir. Bu bağlamda, bir özgeçmiş, sadece kişinin geçmişini yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda toplumun neyi değerli kabul ettiğini de gösterir. Bir kişi özgeçmişini yazarken, bu toplumsal onay arayışı ve “toplumun normlarına uyum sağlama” isteğiyle hareket edebilir. Bu, bazen özgeçmişin gerçeklikten sapmasına neden olabilir, çünkü bireyler, başvurdukları işin veya toplumsal çevrelerinin isteklerine göre kendilerini “uyarlamaya” çalışabilirler.

Toplumsal psikolojik açıdan, özgeçmiş yazarken kişilerin davranışlarını belirleyen, toplumsal onay ve kabul arzusudur. İş dünyasında olduğu gibi sosyal çevrede de dışsal onay, bireylerin kimliklerinin pekişmesinde önemli bir rol oynar. Bu süreç, özgeçmişin bir “sosyal kontrat” gibi işlemesine neden olabilir.

Öz Geçmiş Yazarken Kendi İçsel Deneyimimizi Sorgulamak

Kişisel Kimlik, Kim Olduğumuzu ve Ne Başardığımızı Düşünmek

Özgeçmiş yazmak, bir tür içsel değerlendirme sürecidir. Kişisel kimliğimizi ve başardıklarımızı sorgularken, yalnızca bir iş başvurusu için yazı yazmadığımızı fark ederiz. Bu, geçmiş deneyimlerimizin, toplumsal rollerimizin ve kişisel değerlerimizin bir yansımasıdır. Kişisel bir özgeçmiş yazarken, herkesin duygusal, bilişsel ve toplumsal beklentilerine karşı nasıl bir denge kurduğuna dikkat etmek gerekir.

Bir özgeçmiş, sadece beceri ve başarıları anlatmakla kalmaz; aynı zamanda kişisel gelişimimizin, hayatta karşımıza çıkan engelleri nasıl aştığımızın da bir anlatısıdır. Bu yazma süreci, kişinin geçmişteki deneyimlerini anlamlandırmasına, kimlik duygusunu güçlendirmesine ve gelecekteki adımlarını belirlemesine yardımcı olabilir.

Sonuç: Öz Geçmiş, Bir İçsel Yansıma ve Toplumsal Etkileşim

Sonuç olarak, özgeçmiş yazmak, sadece bir iş başvurusu yapmak için değil, aynı zamanda içsel bir keşif yapmak ve toplumsal normlarla etkileşimde bulunmak için de önemli bir süreçtir. Bilişsel, duygusal ve toplumsal bakış açılarıyla özgeçmiş yazma deneyimi, kişisel kimlik ve toplumsal kabul arayışının bir yansımasıdır. Kendimizi, başkalarına nasıl sunmak istediğimizi sorgularken, aynı zamanda içsel değerlerimize ve geçmişimizdeki başarılarımıza da daha derin bir bakış açısı kazanabiliriz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mecidiyeköy escort ankara escort